13 Nisan 2015 Pazartesi

Sevgili J,
Uzun zaman oldu değil mi?
İhmal ettiğim için üzgünüm.
Hayali olsan da, her yazışımda karşımda kimi görmek istiyorsam ona dönüştürsem de seni, ödevimin bir parçası olarak tanışsak da seninle, iyi bir insansın. Pek çok gerçekten daha dürüstsün.

Beynimde dönen cümleler yine.. Bir fırtınada oradan oraya savruluyor hepsi. Sebepsizce. O kadar fazla şey var ki, bilmediğim -bilmediğimi sandığım-, ama kafamda dönen. Aklımı karıştıran. Başımı ağrıtan. Kalbimi ağrıtan.
Sessizliğe ihtiyacım vardı belki de. Zamanında dikkat etmeliydim belki de bazı şeylere. 
Belki de tam tersi, sese ihtiyacım vardı. Bir şeyleri hatırlatan, hatırlatması gereken. Kıvılcım olabilecek bir ses, "Durma!" diyecek bir ses, gürültü, ritim..

Bilmiyorum.
Bilmiyorum işte. Ne zaman bildim ki zaten?

Sadece şu bir ışığa dokunduğunda onunla kaybolan film karakterlerine hala imreniyorum, o kadar.
Bir de kar tanelerine.

Bu araf sorunsalı içimde büyüyor arada. Sona yaklaştığımı biliyorum, ama yine de sabırsızlanıyorum galiba. Başka bir açıklama bulamadım. 

Gürültü yapmak istiyorum. Evet yapmak istediğim bu. Gürültü. Birilerini uyarmak, uyandırmak, gözlerini açmak istiyorum.
Yardım etmek istiyorum. Birilerine ilham vermek, mutlu etmek istiyorum. 
Sıkışıp kalmak istemiyorum. 
Elimden geleni yapmak istiyorum.
Müziğim, kalp atışlarım, sesim olsun istiyorum. Müzikleri, kalp atışları, sesleri, olsun istiyorum.



Hayatta kimsenin göremediğini görmek istiyorum belki de. Belki de otobüste her zaman yola değil de gökyüzüne bakınca mutlu oluyorum. 
Kuşları uçarken görmek ama uçamamak tutsak gibi mi hissettiriyor diye düşünüyorum, cevabını bulamıyorum tabi. 
Rüzgar estiğinde yolun ortasında öylece durup hissetmeye çalışıyorum rüzgarı. Rüzgarla yarışmak istiyorum. Rüzgar nefesimi kestiğinde canlı hissediyorum çünkü.
Kar yağdığında yağan kar olmak istiyorum, ya da o muhteşem beyazlıkta kendimi kaybediyorum. Yağan karın sessizliğinde umut notaları duyuyorum..

Şu dönemlerde küçük bir şey istiyorum hayattan. Hedefe ulaştıracak yoldan saptırmama gayreti. Başka bir şey değil.
Hedefimi sorsalar söyleyemem çünkü sonucu olan bir hedef yok önümde. Sadece bazı şeyleri bu istikamette edineceğim, farkındayım, hissediyorum. Yapabileceğimi de biliyorum. 
Bilmiyorum. Nereye gidiyorum, ne kadar yol alıyorum bilmiyorum.
Yolun sonunu göremiyorum ama hissediyorum. Sadece hissediyorum, hissediyorum. Gideceğim, gideceğim, çabalayacağım, yıpranacağım, deneyeceğim, düşeceğim, kalkacağım, yürüyeceğim, gideceğim, ulaşacağım. Sonra sadece elimi uzatıp dokunmam gerekecek. Sadece ayak uçlarımın üzerinde durup elimden geleni yapacağım. 




https://www.youtube.com/watch?v=eLBozbquURs


I think I'm need, of a quiet walk home. 
And as we step forward we would rather be alone. 

So, make some noise while you got time, 
Take this poison for your mind. 
Who knows, you could be gone by this time tomorrow. 
And, I don't know where we're going, 
But I take pride in not knowing. 
And you say I will be the one to let this go. 



4 Nisan 2015 Cumartesi

Gidiyorum..
Bu sefer ciddi bir mesele olarak ele alacağım bunu. Çünkü her şey yarın belli olacak.
Ya gideceğim, ya da kalacağım..
Herkesin belli hedefleri vardır ve bu doğrultuda bir şeyler yapar, peki önünde iki mükemmel seçenek varsa ve ikisi de seni oraya ulaştıracaksa hangisini seçer insan?
O kadar zor ki.. Bir yanda şimdiden oraya alışmışlık, yapacaklarını belirlemişlik; bir yandan da 'acaba diğer yerde yapabilecek miyim, ya absürd bir şey yapıp su-i zana sebep olursam?' korkusu.. Çünkü gidersem, gittiğim yerde yaptığım tek bir hareket sadece beni etkilemeyecek büyük ihtimalle.. Biliyorum.
Ama sanki bir hadise nail olmak gibi hissettirdiğinin de farkındayım.
Zor. Gerçekten zor.