13 Ağustos 2018 Pazartesi

yoruldum.
milyonuncu yoruluşum heralde.

napayım

ağladım yine biraz. şey gibi ya, annemin yüzüne bakınca ağlıyorum mesela. nedeni yok. yani, neden.
bugün de her şeyi basitleştirdiğimi düşünüp ağladım. değişikti. belki de tek sorun bu değil. değil zaten. belki kelimesini ordan silmem lazım ama üşendim.
çok fazla git gellerim oluyor. nedenini çözemiyorum. herkes böyle mi? böyle sanırım. nedenini bulmaya çalışan var mı peki? kendinde bakıp ne yapıyorum ben diyen oldu mu?
kafam suyun içinde gibi. denizi düşünün mesela, dışardayken insanların ve başka şeylerin seslerini duyarsın. ama kafan suyun içindeyken ilk duyduğun şey kocaman bir uğultu olur. sonra yavaş yavaş insanların, dalgaların gemilerin uğultuları gelir kulağına, hiçbir şey net değildir. ama onlar oradadır. fazla duyamasan da.
beynim de öyle işte, ya da aklım mı demeliyim, kafam.
bir sürü şey var orada, kesinlikler, cevaplar, başka şeyler. ama sadece uğultusunu duyabiliyorum.

değerlerim mi değişiyor yoksa ben mi bir yerlerde hata yapıyorum? bu bir hata mı? aşk nedir mesela? birini sevmek değer midir yoksa biyolojik gelen bir şey mi? bugüne kadar reddettiğim insanlardan bu yüzden uzak durmuştum. çünkü his denilen şey yoktu hiç. varolmamıştı.
tanımaya çalışmıyordum karşımdakini. karşıdaki konuşurken "ben burda ne yapıyorum" boşluğu geçiyordu içimden. çünkü nelerden bahsedeceğini, hangi muhabbeti yapacağını tahmin ediyorum. sıkılıp uyumamak için konuyu değiştiriyordum. hep böyle mi bu? insanların bu sahtelikleri normal mi? ya da benim tavrım mı yanlış? insanlar neden bu kadar yapmacık davranır hep? hep mi böyle bu yani? yoksa normal olan bu da ben mi saçmalıyorum? onları görünce gözlerimi istemsizce kaçırmıyordum. çünkü içimde o tabir edemediğim hisimsi şey olmuyordu. böyle bir hissin hala olabileceğinin farkındayım çünkü birkaç kez yaşadım. sadece emin değilim. hangisi doğru? doğru olan ne? doğru ne?

insanlar nasıl görülür? insanlara nasıl bakılır demek istiyorum. nasıl tanırız onları. gerçek benliklerini.