28 Kasım 2015 Cumartesi

Hey J,
Yine ben, yine doldum, taşmaya geldim.
Yine aynı meseleler, ısıtıp ısıtıp önüne koyuyorum biliyorum. Ama kafamı kurcalayan yegane şeyler bunlar, yapacak bir şey yok.
Herkes dinler seni biliyorsun. Anlamaya çalışırlar. Anlarlar aslında. Ama senin anladığın gibi değil.
Bazıları da gelir, seni senden iyi anlamıştır, ama inkar edersin, inanmazsın dediklerine. Hayır öyle değil dersin.
Anlayacak başka birini de bulursun bazen, ama o bunu bilmez. Sen ona bakarsın. O sana bakar. Budur işte sonu.
Düşünmek istemiyorum çoğunlukla, kaçıyorum. Daha doğrusu yeni fark ettim bunu, kaçışlarımı, korkunun kendisinden mi kaçıyorum yoksa hissettirdiğinden mi bunu da bilmiyorum. Tuhaf çünkü, tuhaf.
Bu yaşadığımın saçma ve gereksiz olduğunu düşündüm hep.
Bu hissettiğim her neyse bunun yüzünden ağlayarak uyumaktan, uyanmaktan korktum belki de.
Hep ağır geldi bu konu. Zaten yeterince yüküm vardı. Neden bencilce bi histen dolayı kalbimi doldurmalıydım ki?
O yüzden unutmak istedim ya hep.
Hep erteledim.
Bastırdım.
Kendimi sıktım 'hissetmeyeceksin' diye.
Ve bu yüzden olur olmaz yerlerde patladım. Okulda, atölyede, kafede, sokakta..
Herkesin bakışları aynıydı. 'Bu kızın nesi var?'
Niye ağladım ki yolun ortasında kendimi suçladığım için? Niye herkes gördü yıpranışlarımı? Niye yine bana bakıyor herkes?
Biliyordum. Saçma ve gereksizdi işte. Biliyordum!

20 Kasım 2015 Cuma

Patladım.
Belki de patlama değildi bu şey ama bilmiyorum. Yaşadığımın ilkiydi. Belki de değildi.
Düşünmüyorum işte. Görsem de eskisi gibi hissetmiyorum artık.
Umarım.
Hissetmemek istiyorum belki de..
Deniyorum.

Yine o boşluk var içimde.
Ama hayır.

O kapıyı açarsam girecek misin sanki?
Orada kalacak mısın peki?
Peki ya kapıyı açtığımda canavarlar çıkarsa ortaya?
Ya korkup yüzüne kapatırsam kapıyı?
Ne yaparım orada sıkışırsan? Ne yapacaksın?
Ya canavarlar saldırırsa sana?
İçimden çıkamayan canavarlarım.
Ya ölürsek ikimiz de?
Ya ölürsen? Ya ölürsem?
Ya da çoktan ölmüşümdür belki de.
Ya sonda değil de başlangıçtaysak peki?
Başlamak mı daha tehlikeli, başlamadan bitmesi mi?

Korkularım var evet. Korkuyorum. Ve bu korku buzdan duvarlar örüyor etrafıma. Çıkamıyorum.

6 Kasım 2015 Cuma

Yoruldum.
Yorulduğum şey yorulmamış gibi yapmak şu hayatta.
Gülmekten yoruluyorum bazen. Sevdiğim müziği dinlemek bile yormaya başladı.
Yazmak bile yoruyor artık. Hep yordu gerçi, hep de rahatlamak için yazdım.
Kendimi yazmak için zorluyorum bi' yerde.. İçimdekileri dökmeliyim. Aklımda kalırsa daha kötü oluyor biliyorum. O yüzden zorluyorum kendimi yazmaya. Beceremiyorum ama deniyorum. Cümlelerim birbirinden alakasız olsa da deniyorum, birleştiriyorum öylesine.
Gidemediğim anlardan birindeyim yine.
Belki de gitmişimdir de gidemediğime inandırmışımdır kendimi, bilmiyorum.
Uçurumun sonu değil de labirentin başlangıcıymış gibi yaşadıklarım. İlerlediğimi sandığım bir labirentin başlangıcı. Ama kendimi labirentte de görmüyorum aslında.
Kök salmış bir çınarın kök dallarından birinin üzerindeyim, yürüyorum. Ağaca doğru. Ama ağaç o kadar görkemli ki, dağa çıkıyormuş gibiyim. Toprak kokusunu ağırlıyor burnum rüzgarla. Rüzgar öyle güçlü esiyor ki kendimden geçiyorum, saçlarım bağımsızlığını ilan edecekmişcesine savruluyor ortalıkta. Nefesim kesiliyor her zamanki gibi.
Gelip giderken bilincim, sorular dönüyor tekrar kafamda. "Nerdesin?" diye bağırıyorum boşluğa beni kurtarması için, kimi aradığımı bilemeden. Koşuyorum ağacın kökleri üzerinde, birinden diğerine atlıyorum. Koşuyorum, etrafa bakıyorum, nerdeyim bilmiyorum. Ağaçla baş başayız sadece.
Umarım duyuyordur beni.
Belirsizlikten kaçamıyorum içimde, ve bu sinirimi bozuyor.