11 Aralık 2016 Pazar

Randevu-2

+Daha erken gelmen gerekirdi.
-Biliyorum.
+Neden gelmedin peki? Biliyorsan?
-Geldiğimde karşında susup kalmaktan korktum. Açıklayamamaktan korktum.
+Zorunlu hissetmemen gerekir. Ben sen değil miyim? Neden korkuyorsun?
-Nedenini ikimiz de biliyoruz. Belki de bilmiyoruz.
+Cevapları birbirimizde arıyoruz çünkü. Çünkü bölündük. Aynıyız ama bölündük. Ya da aynayla konuşuyoruz.
-Bölünmek daha mantıklı geliyor aslında. Sadece kendimi neye göre böldüğümü bilmiyorum. Sahi, sen nesin? Hangi tarafımsın?
+Anlatan sensin, dinleyen benim. O yüzden anlat.
-Pekala, son zamanlarda uslu davranmadım. Ya da nasıl davrandığımı kontrol edemiyorum diyebiliriz
+Ne gibi?
-İçimde çığlık atıyorsun. Ya da atıyorum. İçimde çığlık atanlar var. Duyuyorum. Duymamazlıktan gelmeyi deniyorum, ama artık yorulmuş gibiyim. Biliyorum işte. Sessiz olan sensin ama çığlıkların dinmiyor. Yine içindeyim.
+Buraya gelme sebebin ilacı almak o halde? Hiç uğramamalıydın.
-Anlamadığın şey de bu! Duygu kontrolsüzlüğümü bastıramazsam ne yaparım!? O ilaca ihtiyacım var!
+Yok.
-Sen ne anlarsın ki? NE ANLAYABİLİRSİN? Yaptığın tek şey bu bedenin içinde etrafı izlemek! Peki ya ben? Senin yapmadığın her şeyi ben yapıyorum! Hiç yardımcı olmuyorsun! Her gün her yerde anılar çarpıyor yüzüme! Boğuyorlar! Nefesim kesiliyor! Her olayın en kötü ihtimalleri geliyor aklıma. Eskide kalan güzel anılar bile ölmemi istiyormuş gibi. Ağlayamıyorum bile.
+Bunları "senin" yapmanın bir sebebi var ve bunu yine senden duymak istiyorum.
-Çünkü sen dış tarafımsın. Etrafa gösterdiğim değil, uyuşmuş tarafım. Yorgunluğu benden çok barındıran, içinde az da olsa mutluluk olan. Ya da mutluluk değil de, ne demeliyim; coşku?
+Coşku sensin.
-Ooo hayır hayır hayır. Yok o coşku. O coşku kalmadı artık. Oradan oraya zıplayan kız değilim. İşler değişti. Her yer cehennem artık ve bu cehennemde çürüyeceğim. Yaptığım tek şey her yeri herkesi her şeyi yakıp yıkmak. O da kafamın içinde oluyor zaten.
+Şu an zaten kafanın içindesin.
-Her neyse işte. Demek ki iç dünyamın bile iç dünyası var. Döngü mü deniyor buna?
+Döngü? Zincir? Paradoks? Fraktal bile diyebilirsin.
-Kendinden geçtin mi hiç?
+İçmek gibi mi? Hayır.
-Öyle değil. Genelde insanların kriz geçirdiği anlarda ben öyle olmuyorum. Hatırlasana, burada, tam bu odada duvarları kırıp çığlık atıyorum. Kendi kendime var ettiğim kişilikleri özellikleri ya da insanları öldürüyorum. O sırada dışarda oluyorsun. Krizimin geçmesini bekliyorsun. içinde olduğumuz beden de kendini hissetmiyor o an. Uyuşuyor ve bum! O ağır çekim hissi hani. Her şeyin yavaşladığı. Ortamın sisle kaplandığı an. Gözlerinin kısıldığı, ya da kapandığı.
+Kapının önünde sadece beklemediğimi ikimiz de biliyoruz. O kapıyı tutuyorum. Açma diye.
-Ya da kırmayayım diye. Beceremiyorum da zaten. Her neyse, beni korumaya çalışma artık.
+Kapıyı "seni" koruduğum için mi tuttuğumu sandın?