26 Eylül 2015 Cumartesi

Geride bıraktığım, bırakmaya çalıştığım geçmişten parçalar seriliyor önüme. Mıknatıs gibi. Hızla uzaklaşırsam bağlantım kopuyor. Ama bir adım yaklaştığım an, işte o an kaybediyorum kendimi. Yok oluyor geldiğim nokta. Kar fırtınaları başlıyor içimde. Savruluyor kar taneleri oradan oraya. İçten içe o acıyı ilk günkü gibi yaşıyorum. O kutunun sivri köşesini hissesiyorum bileklerimde. Sessiz çığlıklarım yankılanıyor dünyamda. Buzdan dört duvarın içine hapsettiğim şey çıkmaya çalışıyor oradan. Tırmalıyor buzu. Kırmaya, parçalamaya çalışıyor. Ama buna izin vermek yok.

22 Eylül 2015 Salı

Uyandım.
Günaydın.
Uzun zamandır yazmıyorum..
Yine beynimdeki duygu yönüm kapattı kendini halkına.
Ben de mantığımla devam ediyormuş gibi görünmeye çalışıyorum.
Bazı cevapları buldukça yeni sorular açılıyor etrafımda.
Hepsini açmaya uğraşıyorum. Aynı anda, aynı güçle.
Ve bu yüzden yoruluyorum belki de.
Ama artık rahatlayacağımı da biliyorum.
Farkındayım.

Şu an Lightspeed çalıyor kulağımda. Bir saat oldu açalı.
Bu da demektir ki içimde yine kar fırtınaları dönüyor. Yine savaşacağım.
Yeni bir şeyler olduğundan değil, bir şeylerin farkına vardığım için büyük ihtimalle.
Bazı şeyleri fark ettiğim için geç olsa da.
Ya da, belki de yeni bir şeyler olduğu içindir.

Düşündüm de, bu kar fırtınalarım heyecandan olabilir mi?
Çünkü bu aralar kendimi dizginleyemiyor gibiyim.
Eski halime dönüyorum. Herkese sarılma isteğiyle doluyorum artık arada sırada.
İnsanlara açıkça söyleyebiliyorum hissettiklerimi, eskiye nispeten.

Geliyor. Kış geliyor ve ben iyileşiyorum.


21 Eylül 2015 Pazartesi

Kar yağsaydı ya keşke.
Belki de tekrar çıkardım o sokağa.
Belki değil, kesinlikle çıkardım.
Oradan oraya koşardım. Beyazın içine atardım kendimi.
Dururdum ya öyle, kıpırdamazdım.
Kapardım havadan bir kar tanesini, eriyeceğini bilmeme rağmen hevesle açardım ellerimi yine.
Sonra da parmaklarım arasından akardı o kar, belki toprağa, belki de gökyüzüne?
Bilemezsin.
Bilemezsin ki kar tanesinin başına gelenleri.