31 Aralık 2013 Salı

Klasik bir yeni yıl mesajı olmasını istemediğim bir mesaj bu.
Bir yılı geride bırakmak sizin için ne ifade ediyor bilmiyorum ama benim için hiç bitmemiş gibi. Hep beklediğim, umutlandığım, -bolca- hüzünlendiğim, aşık olduğum ama sonra imkansız olduğunu anlayıp vazgeçtiğimi sandığım, gözyaşları içinde boğulduğum, sarılmaktan kollarımın ağrıdığı, kalbimin yine kırıldığı ve kalp kırdığım, gereğinden fazla suçlu hissettiğim, kimin ne olduğunu öğrendiğim ve fazlasıyla ders çıkardığım bir yıldı.
Artık bu yeni yıldan istediğim sadece huzur. Huzur istiyorum. Çok "bencilce" bir istekse üzgünüm ama bu sefer kendim için huzur isteme hakkı buluyorum. 
Unutmayın. Kim ne derse desin, hayal edebildiğiniz herşey gerçektir. Süperkahraman olduğunu hayal etmekten çekinme, oppanın karısı olduğunu hayal etmekten çekinme. Odanın kapısını kapatıp şarkı söylemeye devam et. Okulun ortasında fanlık yap. Ona onu sevdiğini söyle. Saçlarını fosforlu sarıya boya istersen ama kendin ol. Risk al. Duygularını rahatça yaşa. Çünkü her geçen yıl gibi bu yıl da geçecek. Şöyle şöyle yapacağım deme. Yap onu. Düşün, sorgula. Olgunlaşmaya çalışma. 
Hepinize iyi seneler.

28 Aralık 2013 Cumartesi

Sadece.. Bazen konusamiyorum. Soylemek istedigim seyler agzimdan cikmiyor galiba. Oyle iste. Hatalar yaptim ki bunu biliyorum. Uzuntusunu de yasadim. Ama pisman degilim hata yaptigim icin. Insan hatalarla ogrenir. Hatalarla buyur. "Olgunlasir". Gerci olgunlasmak isteyen kim ki? Ben olgunlasmak istemiyorum. Akisina birakmak istiyorum. Cunku ben buyum. Insanlar beni boyle seviyor. Hata yaptigimda aslinda ne demek istedigimi goruyorlar. Ve hic buyumeyecegim. Olur olmaz seylere sinirlenecegim. Uzulecegim. Mutlu olacagim. Depresyona girecegim. Bunlari yasayinca facebookta durum paylasacagim. Birilerinin benden uzaklastigini hissettigimde aglayacagim. Hata yapacagim. Yapmamaya calisacagim ama yapacagim eninde sonunda. Uzuntusunu de yasayacagim. Ama hicbir zaman pisman olmayacagim hatamdan. Ister bencil olayim. Ister sukursuz. Ister bi psikolojik danismana ihtiyacim olsun.. Cunku her insan farklidir ve o farkli yonleridir onlari farkli yapan. Kimseden ayni olmasini bekleyemezsin ki. Istedigin gibi biri olmasini... Kimseyi degistiremeyiz. Ama boyle daha iyiyim. Bu bosluk da dolacak. Doluyor. Kimse ne hissettigimi bilmeyecek belki de. Aglarsam "duygu somurusu" yaptigim dusunulecek. Hayat bu cunku. Herkes "kendini dusunuyor". "Sacma sapan konusuyor". Herkese gore kimse "insanlari sevmiyor" aslinda ya. Degil mi?
Neden kimse inanmıyor? Bir başka yol olabileceğine? Ne zaman bu kadar umutsuz oldunuz ve sıradanlaştınız? Kimse görmek istemiyor mu görünenin ötesini? Hiç kimse istemedi mi tüm olanları bırakıp biraz olsun uzaklara gidebilmeyi? Almancayı Almanyada öğrenmeyi, sushiyi restoranda değil de Japonyada yemeyi, tacoyu Meksikada tatmayı.. Neden herkes "Şu sınavı geçince doktor, avukat olayım yeter" gibi düşünüyor ki.. Çocukça hayalleriniz olmadı mı hiç; gerçek hayatta süperkahraman olmak, kötüleri yenmek, hazineler bulmak gibi~ Gizli saklı tehlikeli yerleri bulmak, keşfetmek isteyeniniz olmadı mı?~ Peki ya çocukluğundan beri dünya turu yapmak isteyen var mı benim gibi? Herşey ezberden ibaret olmamalı. Yaşayarak öğrenmek gerek.

15 Aralık 2013 Pazar

Biri beni kurtarabilir mi?
Hayat filmlerdeki ya da dizilerdeki, kitaplardaki gibi değil işte. Kötü olaylardan sonra gelen "sonsuza dek mutlu" teması yok gerçek hayatta. Mutlu oluyorsun evet ama her şeyin sonu olduğu gibi mutluluğun da sonu var. Kötü olayları yaşa, sorun çözülsün, mutlu ol. Kötü olayları yaşa, sorun çözülsün, mutlu ol.. Gerçek bu işte. 
Sürekli oppasının yanında olmak isteyen sasaeng fanlar gibiyim. Çok bencilce bu. Sevdiklerim yanımdan gitmesin istiyorum. Hep onlarla olmak istiyorum. Ölmek istiyorum. Temizleyemediğim iğrenç kalbimi biri içimden söküp alsın istiyorum. Bu hayattan çekip gitmek, başka bir yerde başka bir şeye başlamak istiyorum. Bencilliğimi yenmek istiyorum. Başarmış gibi görünmek istemiyorum. Başarmak istiyorum. Kimseyi üzmemek istiyorum. Bir hiç olmak istiyorum.

14 Aralık 2013 Cumartesi

Zararlı alışkanlıkların içindeyken daha canlı ve arkadaş canlısıydım. Şimdi uzaklaştım ve soğuk biri oldum. Neden böyle?

10 Aralık 2013 Salı

Kaçmak istiyorum.

Kaçmak istiyorum. Acaba kaçabileceğim bir yer var mı? Kimseyi umursamayacağım, kimsenin de beni umursamayacağı bir yer? Gereksiz insanlardan, çok sevdiğini söyleyip yarıyolda bırakan arkadaşlardan, hayatıma ya da sevdiklerimin hayatına üzüntü vermekten başka birşey yapmayanlardankaçabileceğim bir sığınak? Bir yolu var mı yaşanılanları unutmanın? Ya da geçmişteki utançları silip yeniden başlamanın bir yolu var mıdır sahiden? Birilerinin beni olduğum gibi seveceği, önyargılı davranmayacağı bir yer var mı? Herkesi, herşeyi önemseyen, gereğinden çok seven kalbimi içimden söküp atmanın bir yolu var mı? Ağlamak nereye kadar sürer? Bitmesi için kaç damla gözyaşı gerekir daha?

6 Aralık 2013 Cuma

Ve arkadaşım sordu "Kendini tanıyor musun?" diye.

Senebesene farklı, imkansız hayaller kurduğunu düşünen ama daha sonra hayalleri tek tek gerçekleşince her zaman bir umut olduğuna inanan, yanlış arkadaşlar, yanlış kararlar, pişmanlık ve üzüntülerden kurtulamayan ama bir yandan da şanslı hisseden, üstünden aylar geçen olayların etkisini hala atlatamamış, kalp kırmış ve kalbi kırılmış, insanların ne dediğini gereğinden fazla ciddiye alan, sadece müzik dinlerken, yazı yazarken, çizim yaparken ya da arkadaşlarıyla konuşurken mutlu ya da tam olabilen, sevdiği birşeyle meşgul olmadığı her an kafasında soru işaretleri ve anlamsızlıklar olan, henüz yeterince olmamış, pişmemiş, büyümemiş, sürekli "Aynı hatayı tekrar yapmayacağım" dese de her gün envai çeşit hata yapmaya devam eden, yere düşüp dizlerini kanatan ve birinin onu kaldırmasını bekleyen, insanlara olan sevgisi başka hiçbir sevgiye benzemeyen ama artık bunu gizleyecek olan bir kızım.

2 Aralık 2013 Pazartesi

Acıyor. Canım yanıyor. Bu kadar zayıf mı görünüyorum? Bu kadar mı umursanmaz oldum? Bu kadar mı soğudun benden? Yoksa yine mi "herşeyi fazla kafama takıyorum?" Üzülmeye başladım. Bunları yazmak duvara konuşmak gibi. Eskisi gibi değilsin. Birşeyler değişti. Neden sadece ben farkındayım? Neyse, sen mutluysan sorun yok gibi davranmaya devam edeceğim.
Gülümsemeye çalışıp hiçbirşey olmamış, alınmamış gibi davranacağım. Çünkü Tuğçe hep böyledir. Çok duygusal ya, herkesi çok sever. Sevdiği kimseye kızamaz. Kimseye küsemez. Onu takmasanız da olur nasıl olsa sizi çok seviyor. Bir iki kalp gönderin hemen yumuşar zaten. Tuğçe bu değil mi? Takmasanız da olur.

1 Aralık 2013 Pazar

Bazen kafaya takmamak gerekiyor. Fazla üzülmemek gerekiyor bazı şeyler için. Çünkü sonunda olan yine kendine oluyor. Ne karşındaki anlıyor ne hissettiğini ve ne söylemek istediğini, ne de sen mutlu olabiliyorsun. Eskisi gibi olmuyor bazı şeyler çok ilgi gösterince. Artık hep sen onun peşinden koşmak zorunda kalıyorsun. Sen arıyorsun. Sen onunla/onlarla birşeyler yapmak istiyorsun. Ve sonra düşünüyorsun "Nerde yanlış yaptım?" diye. Yapımda var bu açıkçası. Ya da içimdeki insan sevgisine engel olamıyorum. Hani ilgilenmek değil de, sevmek gibi. Hepsinin peşinden koşuyorum hepsiyle konuşmak istiyorum. Tabi karşılığını alamadığım da oluyor bazen. Yani sevgi karşılıksızdır ve ben de insanları severken onlardan karşılık beklemem tabiki! Ama İnsanın birini sevmesi güzeldir ama birbirlerine önem vermeleri daha güzel olmaz mı?

25 Kasım 2013 Pazartesi

Haerin ve Tugce

Haerin ismi bana farkli geliyor artik. Ben Haerini baska bi karakter olarak goruyorum. Icimde karmakarisik iki kisilik var. Haerin ve Tugce. Haerin herkesin gozunde idol, en iyi elf. Cunku duygularini cok guzel ifade ediyor. Donghaeye ve sujuya olan sevgisi paha bicilemez. Korece biliyor ceviri yapiyor konsere gitti. Her seyinde en iyisi oldugunu soyluyor herkes. cevresindeki herkes onu oyle dusunduruyor daha sonra. "Haerin hayallerinin pesinden gidecek. Hayallerine kavusacak." diye. O da bir sure sonra tum bunlara inanmaya basliyor. "Evet" diyor. "Ben en iyisiyim. Herseyi basarabilirim buralara kadar geldiysem"
Ama bi de tugce var. Sessiz sakin, kalbini dinleyen. Aslinda mantikli bir kiz. Ama kendine guveni olmadigi icin kendini gosteremiyor. "Haerin hep yapar. Onun arkasinda olayim bosver" diyor ve Haerinin arkasina saklaniyor. Boylece birleserek asil tugceyi olusturuyorlar.   Sadece haerine ogut vermek icin konusur genellike. Cunku haerinin yaptiklari basina hep bela aciyor. Tugce de buna uzuluyor haliyle. "Kalbini dinle cevreni degil. Sonra cok uzuleceksin" diyo tugce.Haerin aslinda tamamen kotu biri degil. Sadece nasil davranacagini bilemiyor ve cevresine gore hareket ediyor. Ve cevresinden gordugu ilgiyle icinde bir bencillik olusuyor o kadar. Boylece bir maske dolasiyor ortalikta. Keske Haerin biraz da tugceye uyum saglayabilse. 

18 Kasım 2013 Pazartesi

Olmak istedigim sey ne?
Neden buradayim? Olmak istedigim kisilik nasil biri? Mukemmel mi? Hem basarili, hem guzel, ailesiyle gecinebilen, arkadaslari arasinda populer olan, ogretmenlerinin gozde ogrencisi, gelecekte mukemmel bir es olan ve mukemmel bir esi olan, mukemmel cocuklari olan, mukemmel bir isi olan, hayalleri olan ve gerceklestirebilen, hicbir sorunu olmayan birinin mutluluk tablosu mu? Bunlari yapmak zorunda miyim? Icinde bulundugumuz hayatta herkesin yegane amaci bu mu? Peki herkes bu "mukemmel" kisilige erismek ve onu benimsemek zorunda mi?

16 Ekim 2013 Çarşamba

Adim Tugce Beyza. Tugce kralice demekmis. Yani Turklerdeki Hakanlarin eslerine tugce deniyormus. Bunu genellestirirsek kralice diyorlar anlamina. 
Ve Beyza. Saf, temiz, bembeyaz. Yani kar tanesi gibi. Soguk kisiligimden dolayi bunu kara benzettim.
Ve bir Karlar Ulkesi var uzaklarda. Benim kralicesi oldugum bir ulke. Karlar Kralicesiyim orada. Kalbim soguk ya da kararmis oldugunda -onu kullanmadigim zamanlarda-, icimdekini kontrol etmenin stresini yasarken korktugumda dokundugum her seyi buza ceviriyorum. Istemeden. Sonra dokundugum sey buz oldugunda farkina variyorum yaptigimin. Uzuluyorum ama artik birsey yapamam bu konuda. 
Bazen de kalbim o kadar sicak oluyor ki usuyenleri bile isitabiliyorum. Benim icim de huzurla doluyor, karsimdakinin de benimleyken guvende hissettigini hissedebiliyorum. Ama ne yazik ki bu durum soguk kalbim kadar etkili degil.

22 Eylül 2013 Pazar

Mesela şunu farkettim. Aşk sevgiliye duyulan bir duygu değil sadece. Evet sevmekten daha farklı ama aşkın anlamı bence 'gerçekten sevmek'. Yani bunu sevgilime değil dostuma da söyleyebilirim. Aşık olduğumu. Çünkü birine ilk aşık olduğunuzda onu hep mutlu etmek ve mutlu görmek istersiniz. Sizi mutlu eden budur. Aşık olan 'sen' der sadece, kendini düşünmez ki. Benliği altüst oluyor insanın yani. Hem sevgiliye aşık olduğunda, hem de gerçek dostlarını bulduğunda. Bence ikisi de aşık olmak gibi.

19 Eylül 2013 Perşembe

Aslında güçlü kalamasak da önemli değil. Zayıf olmamız bi lütuf olabilir. Eğer zayıfsan acizliğin aklına gelir çünkü. Diğer insanlara ihtiyacın olduğunu hatırlarsın. Güçlü olsaydın kimsenin yanında olmasına gerek kalmazdı. O zaman sevgi nedir bilemezdin.

18 Eylül 2013 Çarşamba

O yüzden artık her şeyi çözmek istemiyorum ben. Hayat benden güçlü, onu çözemem, çözsem de onun üstesinden gelemem. Ama onun gücüne, yüceliğine,güzelliğine bakıp tat alabilirim belki. Onu anlayamam, ama hissedebilirim. Anlayamadığın bir sevgiliye dokunmak gibi.

16 Eylül 2013 Pazartesi

Kalbinizi küçümsemeyin. Sadece kan pompalamaz o. İçine birçok insan sığabilir. Hatta bir ev, gül bahçesi, ormanlar, dağlar, bulutlar.. Evet bulutlardan bahsediyorum. İçinde pandaları, kaplumbağaları, balıkları, denizleri bile bulabilirsin. O yüzden sakın kalbini küçümseme^^

11 Eylül 2013 Çarşamba

"Denemek başarmaktır. Senden beklenen denemen, tüm kalbinle denemen. Tüm samimiyetinle denediğin zaman, başaramasan bile başarmış sayılırsın."
Bir mahalledeyim, ama herkes benden kaçıyor. Sokaklar o yüzden bomboş ve darmadağın her taraf. Arabaların alarmları çalıyor, kaldırımlar sökülmüş, çöpler etrafta uçuşuyor toz duman. Siren sesleri geliyor ve hemen koşmaya başlıyorum. Saçlarım çok uzundu çünkü savrulduklarını hissettim ve üstümde beyaz tülden bir elbise vardı ve ayaklarım çıplaktı. Onlara rağmen çok hızlı koşuyordum. Koştum koştum. En sonunda ormanımsı bir yere geldim. Gökyüzündeki bulutlar kapalıydı yani yağmurluydu. Ve birden oradan açık mavi ve parlayan kuşlar geçti. Ben de onları takip etmem gerektiğini düşünerek onların uçtuğu yere doğru koştum. Ayaklarım kanamaya başlamıştı. Bir süre süper hızlı bir şekilde koştum. Daha sonra koruluğun ortasında durdum. Polisler etrafımı sardı. Daha sonra o polislerin şu ana kadar tartıştığım, ya da beni sevmeyen kişiler olduğunu gördüm. Yani beni üzen kişiler diyelim. Onun yüzünden benimle kavga eden arkadaşım, Ö..... ve M......, beni sürekli rahatsız eden eski sınıf arkadaşım(ki hala rahatsız ediyor), 2 tane de kalbinin olduğu yerde kanlar olan kişiler (sanırım kalpleri yoktu, sökülmüştü ama hala yaşıyorlardı). Bunların hepsinin elinde silah vardı ve polislerdi (asker de olabilirler). Bana iyice yaklaştıklarında yapacak bir şeyim yoktu. Dizlerimin üstüne çöktüm ve kulaklarımı ellerimle kapattım. Başımı da yere koydum ve o anda kalbimin ortasından bir ışık çıktı. Işık değil de bir enerji gibi. Hortum gibi etrafımı sardı ve tüm o adamları havaya savurdu.

 Bu ne demek şimdi? GERÇEKTEN düşmanlarımı yenebilecek miyim? Gerçekten bir gün özgür ve rahat hissedebilecek miyim?

10 Eylül 2013 Salı

"Güller haklıydı. Aşkın aşk olması için özlem gerekir. Aşkı büyüten özlemdir. Kavuşmanın güzelliğini verense ayrılık."

4 Eylül 2013 Çarşamba

"Belki de yanımızda birileri olsun istediğimizdendir. Bizi kıramayacak kadar uzak, ihtiyacımız olduğunda varlığını hissedebilecek kadar yakın. Bir kaçış yolu ya da tam tersi gerçeklere dönüş yolu."

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Şunu sakın unutmayın: Önemli olan tek bir an vardır, o da 'şimdi'dir. En önemli an şu andır çünkü bir tek ona sözümüz geçer. İnsana en gerekli olan kişi şu an yanında olan kişidir. Çünkü hiç kimse günün birinde bir başkasına işinin düşüp düşmeyeceğini bilemez. Ve de insan için en önemli uğraş o an yanında olan kişiye iyilik yapmaktır. İnsanın yeryüzüne gönderiliş sebebi budur zaten.
Hepimiz aynı şeyin içindeyiz. Hepimiz bıkkın ve umutsuzuz. Bir şeylerin olmasını bekliyoruz. Hayatın güzelleşmesini bekliyoruz. Bazı şeylerin değişmesini bekliyoruz. Bir mucize olsun istiyoruz. Hepimiz bekliyoruz. Ama bazı şeyleri kendimizin de değiştirebileceğini anlama vaktimiz geldi.

30 Temmuz 2013 Salı

Bazı şeyler çok ağır gelmeye başladı. Kendimi hedefine doğru giden bir gemi gibi hissediyorum. Gemi yıpranmış batmak üzere ama o hedefe giderse onarılacak. Ama gidene kadar batar.. Zordur anlaması zaten kimsenin anlamasını da beklemiyorum. Sevdiğim şeyler bazen acı veriyor. Ama bunun asıl sebebi benim galiba. Çok mu yükleniyorum kendime? Herşeyi fazla mı üstüme alıyorum acaba? Sanki ben yapmazsam başkası yapmazmış gibi. Ardıma bakıyorum bazen. Neler başardım neler atlattım gibisinden. Sonra önüme bakıyorum. O kadar trajikomik bir hedefim var ki.. Gerçekleşmesini çok istediğim. 

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Şunu çok iyi anlıyorum artık, ne olursa olsun hayat devam ediyor. Etmek zorunda. Ne kadar sevsen de, aşık olsan da asla sırtını çevirmemen gereken bir mantık var ve çoğu zamanda o mantık hep haklı çıkıyor. Canım ne yapmak istiyorsa onu yapıyorum aslında, sinirlenmiyorum, yıpranmıyorum artık çabucak, gülüyorum hemen. Hem de çok gülüyorum, çünkü aslında ben buyum. Özgür ve mutlu, sakin ve huzurlu biriyim. Farkettim ki, bazı şeyleri sadece ertelemiştim ve şimdi hepsi teker teker gerçekleşiyor. Biraz garip hissediyorum bu günlerde.

28 Haziran 2013 Cuma

Bazen acaba yaptığım hatalardan dolayı mi böyle oldu diyorum kendi kendime. Yaptığım hataları, ufak da olsa, topluyorum. Kocaman. Belki de ben büyütüyorum gözümde, zihnimde. Suçluyorum kendimi biliyor musun birşey yapamadığım için.

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Bir şey söyleyeceğim. Aslında pek çok şey..
Geçen aylarda düzeleceğimi, düzeldiğimi söylemiştim ama başarabildim mi bilmiyorum.
Aslında bi ara gayet iyiydim mutluydum. Hayat güzeldi..
İçimde bi boşluk var.. Sadece birinin doldurabileceği. İşte o boşluğa lanet okuyorum şu an. Mesafelere lanet okuyorum.
Tek sorun da bu değil aslında..
Herkes üstüme geliyor. Ailem, okul...
İçimde mi boşluk var yoksa ben mi boşluğun içindeyim
Bilmiyorum. Ama yine ağrılar ve doktorlar sezonu başladı benim için
Millet diyor ki 'şunlar şunlar var ama sen hala depresyondasın'. O at gözlüklerinizi çıkarın lütfen.
Neden kalp hastası olmak zorundayım? Neden ben? Neden doya doya ağlayamıyorum? Neden ağlarken nefesim kesilmek zorunda? Neden aynı şeyler gülerken de olur ki?
Neden diğerleri birşeyler başarırken ben buradayım hala?
Ve neden insanlar bana kusurlarımı söylerken beni kırmak zorunda?
Şu ana kadar bana birkaç kişi hariç kimse "Şunu yapmaman gerek. Bu yanlış." Demedi. Hep yaptığımı yüzüme vurdular. Sonra bu kız niye böyle.
O kadar güçlü değilim. Dream Team'in lideriyim ama bi liderlik yaptığım yok. Kendimden nefret ediyorum bu yüzden. 
Elimdeki şansı hep kaybediyorum. Elimdeki fırsatı ya da sevdiğim insanların yapmamı istediği birşeyi yüzüme gözüme bulaştırıp içine ediyorum. İnsanları hayal kırıklığına uğratmaktan nefret ediyorum. Sevdiğim insanları kırıyorum ve bir daha yüzüme bakmıyorlar. Kalbimde pişmanlığın acısını aylarca yaşıyorum ama sonu bir hiç. Her halta ağlayan, duygusal değil ergen bi kızım işte. Böyle biri olup çıktım. Millet durumlarıma, fotoğraflarıma bakıp gülüyor. Yüzüme bakarak benimle alay ediyor. 
Neden söyledim bilmiyorum ama bunu insanlarla paylaşmaya ihtiyacım var. İçimde kalmasın istiyorum. Gerçi kalsa ayrı bi dert kalmasa ayrı bi dert. 
Belki de bu saatte kimseyi bulamayacağım. Neyse önemli olan görmeniz değil..
İnsanları mutlu etmek beni mutlu ediyor ama ben kimseyi mutlu edebilmiş değilim çok fazla.. Geçen gün bi arkadaşım benim sayemde moralini düzeltmişti. Bana benim sayemde güçlü olduğunu söylemişti ve ben ağlamıştım. Böyle de bi malım işte.
Kendimden nefret edebileceğim birçok sebebim var.
Benimle konuşan birsürü arkadaşım var ama kesinlikle bana layık olduklarını düşünmüyorum. Onlar daha daha iyisini hak ediyorlar.
Sadece kendimi tanıyamıyorum galiba. Ya da herneyse işte.