21 Haziran 2016 Salı

Yine söyleyeceğim bir sürü şey birikti
Genellikle iyi bir şeyler olsun istediğimde ama o iyi şey ertelendiğinde içimde birikinti oluşuyor
Kardeşlerimizin eli acıdığında koşarak gelip biz öpünce ya da elini tutunca acının geçeceğine inanmaları o kadar güzel o kadar masum ki
Düşünüyorum, onlar mı fazla masum, biz mi çok kirlendik? Hangisi doğru olan ya da gerçek olan?
Onlar kadar inanmalı mıyız bazı şeylere? Çok istersek, inanırsak olur mu o imkansızlık? Ya da olmuş gibi hisseder miyiz?

19 Haziran 2016 Pazar

Buraya sakuralarla ilgili bir şey yazacağım
Bu aralar rüyalarıma çok giriyor o ağaçlar. Ama renkleri genelde mavi tonları
Yaprakları düşerken renk değiştiriyor, pembe oluyorlar, gerçek renklerine dönüyorlar
Ağlıyorum rüyamda, yaprakları izlerken. Bana dokunan her yaprak yok oluyor, güzelliğine hayranlıkla baktığım her yaprak yok oluyor
Bu da böyle bi anımdı, anlamadınız biliyorum
Kim anlar ki zaten

17 Haziran 2016 Cuma

Şimdi bu sene iyi geçiyor derken çok da iyi geçmedi
Tam her şey yolunda derken herhangi bir şey olabiliyor, büyük ya da küçük
Ne olursa olsun şükretmemiz gerekmiş, bunu hep duyardım ama hiç bu seneki kadar ders almamıştım şükretmekten
Ailemizle imtihan oluyoruz, arkadaşlarımızla, kendimizle.. Kendimizle verdiğimiz mücadele hiç bitmiyor zaten
O yüzden bu sene saçma davranmış olabilirim, suratsız davranmış olabilirim, sinirinizi bozmuşumdur, her zamanki gibi egoistçe davranmışımdır
Her ne yaptıysam özür dilerim, düzeltmeye çalışıyorum kendimi, ama hatalarımı yaptıktan sonra fark ediyorum ve iş işten geçmiş oluyor
Aklıma gelen hatalarımla ilgili insanlardan özür dilemeye çalışıyorum, unuttuğum varsa kusura bakmayın
Tabiki bu hala insanların yüzde doksanından nefret ettiğim gerçeğini değiştirmiyor
Ama olsun, daha fazla düz mantık ve umursamaz biri olmadan önce son kırıntılarımla bunu yapmak istedim
İlerde vicdanımı duygularımı yerinde bulamayabilirim, hiç belli olmaz

15 Haziran 2016 Çarşamba

https://www.youtube.com/watch?v=cvRExyHiRpQ

Boğuluşlar. O sokak. Tabelalar. Elimdeki valiz. O akşam. O soğuk yağmurla gelen o haber.

9 Haziran 2016 Perşembe

Üzülüyorum baba.
Burada olmayışın üzüyor beni.
Hiçbir güzel anımı anlatamamak üzüyor.
Kardeşlerimin hali üzüyor.
Anlatamıyorum ama üzülüyorum.
Çok üzülüyorum hem de.
Hiç yokmuşsun gibi davranmak istemiyorum.
Okulda mutlu gibi takılmak istemiyorum.
Eve döndüğümde "Babam geldi mi?" diye sormak istiyorum anneme eskisi gibi.
Her hafta sonu ağlamak için okula gelmek istemiyorum baba.
Korkuyorum.
Daha kötü oluyor içim. Dışardan ne kadar "daha da umursamaz" görünsem de.
Olmuyor işte.
Kabuslar görüyorum artık. Uyuyamıyorum.
Babasının yokluğuna alışmış insanlar görüyorum baba.
Ben alışmak istemiyorum.

4 Haziran 2016 Cumartesi

"Bazen devam etmenin tek yolu geçmişte dayandığınız şeyleri hatırlamaktır.Onlarla mücadele etmek zorundasınız, ne kadar korkunç olurlarsa olsunlar."

1 Haziran 2016 Çarşamba

Sanki her acı aynı değilmiş gibi.
Değil de zaten.
Belki de her zamanki gibi.
Ne acılar varmış diyorum. İnsan pek alışamıyor, alıştım dese de.
Boşluğu dolduramıyorum. Doldurmaya çalıştıkça genişliyor o boşluk. Daha fazla yer kaplıyor. Daha da kararıyor dünyam, Daha da çekilmez oluyor(um).
Yerine benzerini değil, aynısını da değil, kendisini koymak gerekiyormuş.
Saçma sapan mı ilerliyor hayat?
Belki de olması gerekti bunların.
Bilmiyorum.
Yine bilmiyorum.
Ne bildim ki zaten?
Bir kopukluk var içimde
Nedenini az çok tahmin ettiğim.
İyi mi oldu bu kopukluk, yoksa kötü mü? İkisi de aslında.
İpin kopması gibi bir şey değil ama bu.
Parçanı koparmaları gibi.
Kalbini - ya da merkezindeki her neyse işte - onu söküp almaları gibi.
İyileştirmek istemediğim bir kopukluk bu.
Böylesi daha iyi oldu çünkü.
Onu götürdüklerinde anladım.
Son damlaydı bu. Fark etmem için.
Değerini fark etmem için, basit saçmalıklarla acı çekmemek için.
Bardağın yarısı doluydu, bir damla daha geldi üstüne. Ve taştı o bardak.
Belki de o son damlaya ihtiyacı vardı kopukluğun.
Taşmalıydı bardak, ve fark etmeliydim bazı şeyleri.
Kafam karışık hala.
Sahi, kafam mı oradaki?
Neden böyle? Neden böyle olmak zorunda.
Savaş veriyor içim. Bir yandan "Neden?" diye çığlık atıyorum. Bir yandan da "Olmalıydı." diyorum.

Çok zor artık.
İçimdeki, kararmış da olsa, o küçük dünyaya başkasını almak çok uzak geliyor.
Çok uzak, çok imkansız.
Bu yüzden çıkarıyorum ya oradan, kalanları. Daha fazla zarar gelmeden, zarar vermeden. Kendime, onlara.
Koruyacak yerim de kalmadı onları.
Çıkmalılar.
Hepsi gidecekmiş gibi geliyor. Hepsini zorla "dışarı" atacaklarmış gibi geliyor. Hepsi götürülecekmiş gibi geliyor..