21 Eylül 2017 Perşembe

Kusarak ağlamak istiyorum. Yine.
Bu günlerde daha fazla geçmişe dönüyorum. Oradayım hep. O mekanlarda, o hissi o günkü gibi yaşıyorum. O yüzden dalıp gidiyorum belki de. O yüzden eskisine göre daha zorlama gülüyorum. Kendimi ifade etmekte zorlanıyorum. Önceki gün ne yaptığımı unutuyorum. Birkaç saat önce eve gitmek için hangi otobüse binmem gerektiğini unuttum. Bindim ve erken indim otobüsten. Bunu inince fark ettim. Kalan yolu yürüdüm sonra.
Bu ben değilim. Değil miyim? Herkese sarılan, oradan oraya zıplayan, Gülümseyen, heyecanlanan, tepki veren, çantasına kitap koymadan dışarı çıkmayan, yeni şeyler öğrenmeye çalışan, merakını devam ettiren ben; rüzgar estiğinde durup hissederdim, şimdi tıkanıyorum.
Diğer insanlar nasıl kafalarını boşaltıyor diye düşünüp ortamlara karışıyorum. Kalabalık gürültüsü, müzik ve sahte kahkahaların tırmaladığı insanlar çarpıyor yüzüme.
Kendimden küçüklerle takılıyorum sonra. Başta istemeden oluyor bu, Ama neşeleri, umursamazlıkları hoşuma gidiyor, devam ediyorum.
"Aşık olmaya" çalışıyorum, bana "yürüyenlerden" en yakışıklısına "yürüyorum". Havalı bir şey ya çünkü. Belki severim falan.
"Gel çıkalım sonra tanışırız." diyor bana. "Senin için ölürüm" de diyor. Gözlerin çok güzel diyor. Mavi cosplay lensleri takılı olan gözlerime.
Daha önce kimse için ölmemiş çünkü. Çünkü beyninin yerinde çükü var. Çünkü hayatında yaşadığı en büyük hayal kırıklığı, istediği kızın içine boşalamaması olmuş.
Tüm yazımın içine ediyorlar sonra. Bir şey hissetmediğim için yol yakınken dönüyorum oradan gerçi.
Hala neşeli olduğum zamanlar var, hala çabaladığım zamanlar, yanındayken telefonuma sarılıp 500 snap atmadığım insanlar var. Ama o kadar geçici geliyor ki, neşeli hallerim ve her şey. Bunları milyonuncu kez yazıyorum belki de. Ben de bıktım dönüp dolaşıp iç dünyamın ne kadar mal olduğunu buraya zırvalamaktan, bu kadar saçma biriyken burada yazı gereksizliği yapmaktan. Ama yazıyorum işte. Düzelmeyi deniyorum,  yine de kusasım geliyor arada. Kusamayınca yazıyorum.
Regl mi oldum acaba yav?
Odaya giriyor. Nerede olduğunu bilmiyor ama titreyen elleriyle kapatıyor kapıyı arkasından. Korktuğu için titremiyor elleri. Biraz sonra her ne yapacaksa onu yapmak istemediği için de değil, öylesine titriyor sadece. Her zamanki hali.
Ahşap bir masa var odada. Mutfaktan banyoya dönme bir oda gibi görünüyor. Küçük bir penceresi var odanın. Ilık, bulanık su dolu eski bir küvet, masanın üstündeki radyodan gelen tanıdık bir tınıya eşlik ediyor.
Gülümsüyor önce kız, daha önce gelmiş gibi. Burası bulunmaktan zevk aldığı bir yermiş gibi. Sırıtıyor aslında sonra. Kahkaha atmamak için zor tutuyor kendini. Kıkırdayıp usul adımlarla etrafını süzerek ilerliyor odanın içinde. Ayakları çıplak. Eskimiş soğuk beyaz fayanslar ürpertiyor bedenini. Üstünde bol gelen beyaz bir gömlek var sadece. Erkek gömleği bu. Erkek arkadaşının belki de. Belki de sadece bol bir gömlek giymek istemişti, bilemiyoruz. Pencereyi kapatıyor, çekiyor kahverengi perdeyi. Küveti arıyor gözleri. Küvetten gözünü ayırmadan gömleğini çıkarıyor usulca. Küvete girmesi gerek çünkü. O kadar şeyin arasında o küvete girmesi gerek bir de. O an yapması gereken, düşünmesi gereken başka şeylerin olduğunun farkında. Ama o küvete girmek istiyor o an. Sadece o küvette olmak istiyor. Çıkarıyor gömleğini, gömlek pürüzsüzce kayıyor bedeninden. Titreyen ellerine bakıyor kız. Yavaşça kaldırıyor başını, odayı inceliyor. Tavandaki paslanmış borulardan birinin sızdırdığını görüyor. Gaz mı yoksa buhar mı diye düşünüyor. Sonra umrunda olmadığını fark ediyor. Neden bunu düşündüğünü sorguluyor bir süre. Gözleri tekrar küvete kayıyor. Korku var bu sefer bakışlarında. Titriyor elleri. Kayıp düşmemek için direnerek, tutunarak giriyor küvete. Uzanıyor. Ilık su soğuk bedenini ürpertiyor başta, sonra alışıyor ve bırakıyor ellerini. Suyun inanılmaz zevk verdiğini hissediyor, tüm hücrelerinde hissediyor suyu, ufak bir inleme çıkıyor dudaklarından istemsizce. Su onu koruyordu sanki. Sıcaklığı güven veriyordu belki de. Yüzünü de suya soktuğunda tüm dünya susuyor o an. Su tüm sesi alıyor içine, boğuyor. İyi geliyor ona sessizlik. Dış dünyayla ilgili hiçbir şeyi duymama hissi, o sesi kısabilme hissi belki de. Tuttuğu nefes bitecekti elbet. Keşke bitmeseydi. Keşke hep suyun altında kalabilseydi.
Duraksadı o an.
O uçak aklına geldi. O otobüs, o eller, o an esen rüzgar, gözyaşlarına karışan yağmur, elinden o an düşen peçete. O an kesildiği gibi kesilmişti nefesi. Aniden değil, yavaşça. Ama evet, artık nefes alamıyordu. Nefesini kesen olay suyun altında olması değildi. Hissettiği rüzgar daha da güçlüydü sanki. Sanki o gün hissettiği yağmur sadece onun üstüne boşalıyordu o an.
Duraksadı. Direnemiyordu artık rüzgara, yağmura. Ama suyun içinden çıkmadı. Bekledi. Bekledi.. Yapabilirdi. Karşı koyabilirdi hepsine. Kendini dinleyebildiği tek yer bu küvetti. Burayı da kaybetmeye niyeti yoktu. Küvetin kenarlarını sıktı.
"Geçecek." dedi. "Bu yağmur da, rüzgar da geçecek. İyi olacağım. Düşünmeyeceğim."
Yenilmeyi istememek gibi bir şey değildi onunki. Yeteri kadar yenilmişti belki de. Yarışmak istemiyordu. Kazanmak istemiyordu. Düşünmemeyi istiyordu sadece.
Bekledi.
Dayanamıyordu artık.
Bıraktı ama işte. Çıktı suyun içinden.
Daha yeni doğmuşcasına derinden ve keskin bir nefes aldı.
O odada değildi artık. Mekan değişmişti.
Bir yatak odasıydı burası. Hardal rengi duvarları, victoria tarzı oyulmuş işlemeleri olan beyaz bir yatak, dolap, makyaj masası ve bulunduğu küvet olan sımsıcak bir oda.
Oda yıkılıyordu. Duvardaki çerçevelerin sırayla düşüşünü izledi. Sallanan dolabın kapının önünü kapatışını izledi. Yatağın parçalanışını, çökmek üzere olan tavanı, küvetinden taşan suları gördü. Sarsılıyordu oda. Her şey sarsılıyordu. Ama o sadece küvetine tutundu.


Tutundu ve etrafı izledi.

17 Eylül 2017 Pazar


Ergenlik.

Boşluk. Bağlantı.

Tekrar boşluk. Tekrar bağlantı. Birini çok sevme. Derdini dinleyip düzeltmeye çalışması. Boşluktan ötürü karşıdakine bağlanma.

Bağlantının kopuşu. Şok. Bu durumda genelde insanlar ne yaparlar ki düşüncesi. Şok. Komik bir intihar girişimi.

Acıyı hissediş. Şok. "Ha bu muymuş ya. Neyse o zaman." zamanları. Şok.

11 gün yataktan çıkamama. Derin depresyon. Şok. Kendini soyutlama. Varolmaması gerekiyormuş gibi hissetme. Şok.

İçinden hislerin alınması. Sarılamama. Gülememe. Soğukluk. S o y u t l a n m a. Şok.

Kusmuk??

Geride bırakmaya çalışma. Bari bi işe yarasam durumu.

Frozen the Movie. Elsa. İdol. Çizgi film karakterini rol modeli olarak görme. Çünkü kız kendisi gibi soğuk nevaledir. İstemsizce gerizekalı gibi davranır ve bunun geri dönüşü olmaz, düzeltemez. Kendini öyle kabul eder. Artık insanlara yaklaşmanın bi manası yoktur. Uzaklaşır. Kendi alanında özgürdür ve bu mutluluğu ona acı verir. Filmi izleyip izleyip saçma sapan ağlar.

Hedef. "Ben de böyle filmler yapacağım. İçimi öyle dökerim belki." modu. Animasyon filmlerine, grafiklere, düşüncelere, hayal gücüne bağlanma. Gerçeklikten kopuşun, nefret edişin ilk evreleri.

Hayal. Üniversite. Gerçekleşen hedef. Ya da üstteki hedefe ilk adımı atış. Yıllarca hayalini kurup bununla iyileşmeye çalışmak.

Başlangıç. İyi insanlar, güzel mekan. Mekanı kapsayan her şeyin iyi gelmesi, iyileştirmesi. İyileştirdiği için mekana bağlılık. Bağlanma. Bağlantı. Sarhoşluk.

Uçak. Habersiz vedalaşma. Gidiş.

Mekanın verdiği mutluluk. Sarhoşluk.

Dönüm noktası. Whatsapp mesajı. Yağmur. Valiz. Boğulma. Kahkaha. Şok.

Mekanın verdiği acı. Acının tatmin edişi. Sarhoşluk. Eksiklik. Şok.

Gezmeler. Dolaşmalar. Gözyaşının kalmaması. Acının verdiği acı. Şok.

Hedef mekanına geri dönüş. Odaklanma. Birileri için ayakta kalma çabası. Kahkaha. Eve aylarca adım atmama. Hedef mekanında vakit geçirme. Sokaklarında ağlamalar. Çığlıklar.

Bağlantı. Birilerine bağlanma.

Hedef mekanının kül olması.

Çöküş.

Hedefin yok olması.

Kahkaha. Çığlıklar. Şok. Ağlama. Sarhoşluk. Kahkaha. Tekrar kahkaha. Tekrar kahkaha. Tekrar çığlıklar.

Ayakta kalmaya çabalıyormuş gibi görünmek.

Ameliyat. Eksikliğin ismini sayıklama.

Hedef mekanın küllerinin üstüne kurulan çöplüğe dönüş. Şok.

İlk defa birilerini öldürme isteği. Kendinden korkmak. Şok.

Mekanın mezarlık oluşu. Anı mezarlığı. Her gün cesetlerin üstüne basıyormuş gibi hissetmek. Ölme isteği. Şok.

Mezarlıkta 1 yıl.

Peruklar. Kostümler. Kahkahalar. Dans. Kahkahalar. Kafa dağıtmalar.

Mezarlığa gidiş gelişler.

Birine bağlandığını düşünmeler.  Eksikliği doldurmaya çalıştığını fark etme. Geri çekiliş.

"Ayağa kalkmalı mı" düşüncesi. Ne yapacağını bilememe.