9 Haziran 2015 Salı

Bu sefer zorla oturttum kendimi bu bilgisayarın başına..
"Yaz." dedim içimden. İyi gelecek diye düşünüyor mantıklı yanım.
Çünkü iyi değilim, hayatımın en güzel ama bir yandan da o kadar iğrenç, depresif yılını yaşıyorum.
Bitmesine 9 gün kala, ilk sınavıma 3 gün kala, stresim hat safhada ve iyi değilim. Baş ağrılarım, baş dönmelerim, umutsuzluklarım. Sadece arkadaşlarım ve ailem için iyi olmaya çalışıyorum. Çünkü olmayacak, farkındayım. Sonuna kadar gideceğim evet ama o ortalığı yıkan Tuğçe kalmadı artık. Yoruldum. İçimde tükendim aslında. Okul dahil bir sürü şey, aklımı kurcalayan ama lise bitince cevaplanmasını umduğum sorular, maziye dönüp iç hesaplaşması yapmalı mıyım kafaları, içimdeki bitmeyen kış mevsimi. Alışıp mutlu olmaya çalıştığım bir kış mevsimi var içimdeki dünyada. YGS devrinden sonra ağlamayacağıma söz verdim kendime. "Bir saçmalık yapıp bırakmayacaksın!" dedim ama öyle bir aptalım ki sözümü tutamadım. Gözyaşlarım süzülüyor arada, ama toparlıyorum hemen. Gerekirse yastıkları parçalarım ama ağlamak yok. YOK İŞTE. Öyle bir haldeyim ki kendimden utanıyorum artık. Çünkü biliyorum aslında. Biraz daha iyi olsam yapacağım, beni bekleyen her şeye gideceğim. Hepsi hazır, herkes hazır, her şey hazır. Ama yapıyorum ve OLMUYOR. Gerçekten elimden geleni yapıyorum ama olmuyor. Mal mal yanlışlar, dikkat hataları , yanlış okumalar.. Nedenini bilmediğim, çözüm bulamadığım ama yine de robot gibi bir şeyler yaptığım haftalardayım. Deneme çöz, yanlışlarına bak, hatanı not çıkar, nane limon, bilmediklerini not çıkar, kahve, yeniden çalış, yeniden çöz, kahve, çıkardığın eski notları oku...Kendi kendime sefil hayatı kurdum resmen. Kafamda yine dönüyor çarklar, sorular, emin olamadığım şeyler,cevaplar.. Yoruluyorum. Yoruluyorum ama bir şekilde atlatacağım. Sonucu istediğim gibi olmazsa üzülmeyeceğim. En azından bu konuda da her şeyi deneyeceğim. Sonuna kadar.
Üzgün değilim -bence-, aşık değilim, ne bu içimdeki sevdiğine kavuşamamış mecnun hüznü?
Neden kendimi odaya kapatıp saatlerce ağlayasım geliyor?
Neden her şey üst üste geliyormuş gibi hissediyorum?
Neden bir sene öncesini tekrar yaşıyorum içimde?

Ağzımı açtığımda dökülmekten korkan çaresizlikler var içimde.
İçimde öyle bir korku var ki, bazen aslan kesilen, bazen de sadece gölgesi olan.
Belki de bu yüzdendir doludizgin kalp atışlarım. Bilmiyorum. O kadar tuhafım ki, bu belirsizliğime rağmen içimde hep bitmek bilmeyen bir heyecan, umut, enerji, sevgi var. Diyorlar ki "Gördüğün tüm insanlara sarıl." Ama kendimi tutuyorum, saklayacağım içimdeki coşkuyu "o" insanlardan. Karşımdakinden değil, kendimden emin olana kadar sürdüreceğim bunu. Çünkü hazır olmadığımda neler olduğunu biliyorum, hazır olmadığımda kalp kırdığımı biliyorum. Neler yaşayacağımı biliyorum. Yine zarar vermekten korkuyorum, ya da zarar almaktan. 
O kadar güzel insanlar var ki tanıdığım aslında, Keşke eskisi gibi olabilseydim diyorum bazen. Keşke içimdeki doğal coşku "İnsanları sevmiyorsun!" cümlesine benden fazla alınıp gitmeseydi o an. Keşke onu geri döndürebildiğimden emin olabilseydim. Keşke birileri "Evet, yaptın!" diyebilse bana.






  

4 Haziran 2015 Perşembe

But let me know, what did you change
Do you feel the same?
Did it ease your pain?

I've lost myself along with everyone else
And now the safest place is here in my head
But I've been left on my own to survive
But I'm wishing I was dead

3 Haziran 2015 Çarşamba

Yine düştüm bugün.
Son düşüşümdü bu. Bir daha kalkmayacağım.
Yaralandım yine, acıdı, acıttı. Hem de çok. Ama boşuna uğraşmayın, kan görünmüyor dışarıdan, baktım. İçten bir yara bu. İç kanama gibi.. Tamam Tuğçe. Bitti. Finished. Game over. Daha kalkamazsın ayağa. Hem kalksan ne olacak ki şu saatten sonra. Bu netlerle.. Bu yanlışlarla.. Gören gördü, rezil oldun artık unutmazlar seni, rezillliğini. Pes edişini.
Ama bitti. Bitti işte. Pes ettim. Hoşçakalın hayallerim. Hoşçakalın umutlarım.