14 Mayıs 2014 Çarşamba

Üzülüyorum, acıyorum halime, halimize. Neye dönüştük biz? Neler oluyor bize? Gelen ölümler, haksızlıklar karşısında herkes susuyor.. Neden? Biliyorum ki günler sonra unutacağız madencilerimizin ölümünü. Ama orada bir çocuk unutmayacak babasının ölümünü. Adaletimiz bu mu yani? Birileri ezilirken sınıf arkadaşlarım "Hocam İstanbul gezisinde sadece iki AVM'ye mi gidiyoruz yiaaa haksızlık bu" diye cıyaklamaya devam mı edecek? O son model 'ayfon'ların yapılırken bile kömür kullanılıyor haberin var mı senin? Ve düşünüyorum bazen, bu kadar mıyız gerçekten diye.. Bencil hissediyorum hala, düzelmemişim gibi sanki. Utanıyorum kendimden, herkesten nefret ediyorum bir de içimde. Adil olmayan, hiçbir şey olmuyormuş gibi davranan, sorunları çok büyükmüş gibi bilerek abartan, kendini ön plana çıkaran, çıkarmaya çalışan, sadece kendi gibi zenginleri arkadaş(!) edinen, daha sınıf arkadaşının adını bilmeyen, kendi suçunu görmeyip başkalarını görmeyen herkesten nefret ediyorum.

13 Mayıs 2014 Salı

Küllerinden doğmak nasıl bir şey acaba? Hep merak etmişimdir. Bir filmde ankakuşu vardı. Yorgun ve yaşlı.. Çocuk ona dokununca birden alev almaya başladı ve altındaki küllüğe dökülüverdi külleri. Çocuk çok korkmuştu.. Geri çekildi hemen. O sırada küller hareket etmeye başladı.. Ve küllerin arasından küçücük bir anka kuşu beliriverdi! O filmi izlediğimden beri hep merak edip imrenmişimdir küllerinden yeniden doğmaya. O kuştan öğrendim ki yorgun, yaşlı, umutsuz hissettiğimiz anlarda bile bir ışık, umut mutlaka vardır. Hatta daha güçlü olabilmek için en kötü anlarımızda küllerimizden yeniden doğarız belki de..
Nefs-i levvame denilen şey gerçek mi?

3 Mayıs 2014 Cumartesi