25 Aralık 2017 Pazartesi

Yaz. Yaz. Yaz. Yaz.
Yürü.
Yürüyorum.
Çanlar çalıyor. Tapınak çanları. Susmuyor.
Sese yöneliyorum yolun kenarına geçip. Yoldan çıkıp çimenlere atlıyorum. Taştan basamakları geçip ormanın içindeki bir tapınağa uzanıyorum. Susmayan, durmayan çanlar buradaymış meğer. Halatlarını çeken de yok halbuki. Ama her saniye halatı çekiliyormuş gibi çalıyorlar.
Tutuyorum halatlardan birini. İkisi de duruyor.
Tekrar yolda buluyorum kendimi. Tapınağı geride bırakmışım biraz. Ormanlar devam ediyor. Hava kapalı. Biraz soğuk. Yağmur yağacak gibi. Ürperiyorum. Karşıda biri var. Kim olduğunu bilmediğim birileri. Aslında bildiğim ama inkar ettiğim. Yolun tam ortasında, çok uzakta, ama tam karşımda. Ona doğru ilerliyorum.
"Nasıldı?" diye soruyor. Başkasından bahseder gibi bahsediyor. Ama konu aslında kendisi. Ben de karşımdaki başkasıymış gibi cevap verdim.
"Karanlık. Ama güzel bir karanlıktı."
"Aydınlıktır belki de. Sen siyah görüyorsundur onu."
"Olabilir."diyorum. "Henüz tam olarak anlayamadım."
"Ama devam etmek istiyorsun?" diyor hafifçe sırıtarak.
"Evet."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder